3 Eylül 2013 Salı

53 Rize

RİZE

Gelin Kaynana Efsanesi

Vaktiyle çok yaşlı bir kadın uzak bir köyden gelin getirir. Gelin çok huysuz ve uyumsuz birisidir. Kendisi at sırtında düğün kafilesi ile birlikte gelirken köye yaklaştıklarında kaynanasına haberci göndererek evin anahtarlarını kendisine gönderip teslim etmesini ister. Gelinin bu hareketine son derece üzülen yaşlı kayınvalide ellerini açarak; “Ya Rabbi, bu kötü gelin ile beraberindekileri olduğu yerde taş eyle” diye beddua eder. Yaşlı kadının bedduası anında tutar ve gelin at üzerinde olduğu halde beraberindekilerle birlikte oldukları yerde taş kesilirler.
Bu efsanenin geçtiği kabul edilen yer konusunda farklı görüşler ortaya atılır. Bunlardan birisi Hemsin ilçesinin Akyamaç Köyü civarında olduğu şeklindedir.

Nolaçveri Efsanesi

Olay Gündoğan Köyünde geçer. Zengin kızı olan Nazlı ile Amansız Ali sanıyla anılan biri birbirlerine aşık olurlar. Kızın babası Nazlı’yı Ali’ye vermeye razı gelmez. Nazlı ile Ali, anlaşarak köyden tenha bir yere kaçarlar. Gittikleri yerde yiyecek bulamayan sevdalılar günlerce aç kalırlar. Bitkin vaziyette saklandıkları yerden aşağıya doğru derenin kenarına varırlar. Dereden su içerler. Derin bir of çekerek: “Bu dağları duman kaplasın, akan dereler de kurusun” derler ve orayı terk ederler.
Efsane bu ya; günlerce Nazlı ile Ali’yi aramışlar. Birgün ormanlık bir yerde birbirlerine sarılmış vaziyette bulmuşlar. Bunları alıp götürmek istemişler ama nefesleri ile çıkan alev etrafı yakıp kül etmiş. “Yanmış yer” anlamına gelen Nolaçveri buraya isim olmuş.
Dede ve ninelerimizden duyduğumuza göre eskiden “Cazı” diye bir yaratık varmış. Bunun en büyük özelliği gece karanlıkta çeşitli şekillerde görünür, özellikle süt bebeklerini uykuda yakalar, diri diri ciğerlerini çıkarıp yermiş.
Vakti zamanında evin birinde bir gelin, beyi ve kaynanası ile mutlu bir şekilde yaşarlarmış. Bir gün gelinin nur topu gibi bir çocuğu dünyaya gelmiş. Zavallı anne ve baba daha sevinçleri kursaklarında iken iki gün dolmadan bebek, ağzı kan revan içinde ölmüş. “Allah emri ne yapalım” diyerek anne-baba çocuğu mezara gömmüşler. Yıllar sonra ikinci çocukları olmuş. Ama aynı şekilde o çocuk da iki gün yaşadıktan sonra birinci çocuk gibi ölmüş. Artık anne-baba ne yapacaklarını şaşırmışlar. Gel zaman git zaman üçüncü çocukları dünyaya gelmiş. Ancak çocuğun annesi lohusa halinde gece yatağında uyurken bir ara bir örümceğin hızla bebek üzerine gittiğini görmüş. Elini vurup onu öldürmek istemiş. Ne varki örümcek düşmüş bir ayağı kırılmış. Uyku halindeki anne “sen artık ölürsün” diyerek örümceği bırakıvermiş. Yatağında uyuyan gelin her zamanki gibi sabah erkenden kalkmış, ateşi yakmış ve hayvanların bakımı için ahıra gitmiş. Eve dönünce kaynanasının daha kalkmadığını görmüş. Çünkü kayınvalidesi ondan çok daha önce kalkar ve işleri yaparmış. Ne ise vakit epeyce geçtikten sonra gelin kayınvalidesinin odasına girmiş. Kayınvalide “hastayım gelinim kalkamıyorum” demiş. Gelin “ilaç getireyim de iç” diyerek ilacı içirmiş. Kayınvalide ilacı içtikten bir müddet sonra tuvalete gitmek için yatağından doğrulmak istemiş. Ancak “Ah bacağım” feryadı içinde tekrar yatağa düşmüş. Bunu gören gelin durumu anlamış, hemen beyinin yanına koşmuş ve durumu bütünüyle anlatmış.
İşin sonunda o nur topu gibi bebeklerin ciğerini kazıyıp kanını içenin bu kaynana olduğu, babaannenin bir cazı olup örümcek şekline bürünmüş olduğu apaçık ortaya çıkmış.

Hala Deresi Efsanesi 

Zamanın birinde kendisine yurt tutup oturacak yer arayan bir aile. Ayder yolu üzerinde boş bir yer bulur. Oraya yerlesir. Aradan yillar geçer. Bir gece derenin karsisinda sönük bir isik görürler. Uzun zamandır, yalniz yasadiklari bu yerde bir komsu sahibi olmak onları sevindirmis, tanismislar. Kendilerinin Hala isimli bir kizlari varmis. Komsunun da bir oglu. Zamanla birbirlerine asik olup, nisanlanmislar. Oglan evlenme parasi kazanmak için gurbete gitmis. Gidis o gidis oglan`dan üç dört sene ses seda çikmayinca uimut kesilmiş, kiz bir baskasina nisanlanmis. Dügün dernek kurulmus. Tam dügün gününde düğün evine oglanin gurbetten döndügü haberi ulasmis. Kiz bunu duyunca eski sevgisi depreşmiş. Gelinligi ile dügün evinden kosa kosa çikmis. Dere geçilecek gibi degilmis. Ama o heyecanla kendini dereye atmis. Dere o kadar azginmiski, karsiya geçmeyi basaramamis. Dere almış götürmüs Hala Gelini. O gün bugündür derenin adi Hala Deresi, Köyün adi da Hala Köyü olmuş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder