KARABÜK
Pilavtepe
Bu efsane Pilavtepe ile ilgili olarak anlatılır.Zamanın birinde bir çoban bu tepede sürüsünü otarıyormuş.Tepede suyun olmayışından dolayı hem çoban hem de sürüsü susuzluğa mahkum olmuşlar.Çoban Allah’a yalvarmış.Çoban içinden suyu bulabildiği takdirde iki koç kurban edeceğini söylemiş.Tam bunları düşünürken tepenin zirvesinden iki taşın arasından suyun aktığını görmüş.Zor durumdan kurtulan çoban sözünü unutarak elbisesinden çıkardığı iki biti koçların yerine koyup öldürmüş.Çok geçmeden çoban ile sürüsü taş kesilmiş.Tepenin üstünde ve etrafında taşlar üst üste yığılı,peş peşe dizili,koyun sürüsünün duruş ve yürüyüşü gibi bir görüntü arz etmektedir.1000 m. Yükseklikteki tepenin zirvesinden çıkan suyu yöre halkı halen götürüp sütlerine maya olarak kullanmakta ve bu suyun süte bereket ve bolluk getireceğine inanmaktadır.
Pir Cemal Abdal
Delikan Köyü’nde oturan Pir Cemal Abdal Peri Suyu kıyısına gelir ve biraz uzakta olan asma köprüye gitmeyip cüppesini çıkararak suyun üzerine atar.Cüppeye binerek karşıya geçer.Bu sırada Bağin Kalesi Beyi’nin kızı sarayının penceresinden bu olayı görür.Hayretler içinde kalan bey kızı koşarak olayı babasına anlatır.Bey hemen adamlarını göndererek Cemal Abdal’ı yakalatır ve sarayına getirtir.Cemal Abdal’ın sihirbaz olduğunu ileri sürerek fırında yakılmasını ister.Ertesi gün fırının kapısını açtıran Bey Cemal Abdal’ı bıyıkları ve sakalı buz tutmuş bir halde bağdaş kurup otururken bulur ve mükafatlandırır.
Karabuk(Karagelin-bahtsız gelin)
Mahmutlu-Lehan Köyleri arasındaki Karabuk Mevkii ile ilgili anlatılan bir efsaneye göre bu mevkiden bir düğün alayı geçmekte iken toprak yarılmış.Gelin bindiği atıyla beraber yarılan toprağa düşmüş ve açılan yarık tekrar kapanmış.Halk arasında bu mevkie Karabuk (kara bahtlı gelin anlamında) adı verilmiştir.
Külükoğlu
Pilavtepe denilen köyde yaşayan,Külükoğlu diye bilinen kişiyle ilgili bir efsanedir.
Günün birinde köyde bir toplantı yapılır.Külükoğlu’nun toplantıda olmadığını gören köylüler çağırmak maksadı ile evine iki kişi gönderirler.Külükoğlu’nu evinde bulamayan haberciler onun dağdaki davar barınağına giderler.Daha içeri girmeden HU çeken sesler duyarlar.Pencereden baktıklarında giysileri aynı, yüzleri aynı, başörtüleri aynı otuz-kırk kişi görürler.İçlerinden hangisinin Külükoğlu olduğunu anlamazlar. Ses çıkarmadan köye geri dönerler. Olayı köydekilere anlatırlar. köylüler inanmak için dört kişi daha gönderirler. Onlar da gidip durumu aynı şekilde görüp dönerler. Sabahleyin durumu Külükoğlu’ndan sorup öğrenmek isterler.Külükoğlu köye gelmeden oğlu Kel Mahmut babasına kahvaltı hazırlar ve yola koyulur. Dağdaki barınağa yaklaştığında, karda babasının sopası ile meşe ağaçlarına vurduğunu, vurdukça meşelerin göverip ve peşinden davarın bu meşeleri yediğini görür. Babası geriye dönüp baktığında oğlunu görür. Der ki: Oğlum! Sen beni bilmeyerek mahcup ettin. Allah’tan dileğim üç günde öleyim. Sen de üç ay zarfında bilmediğin yere gidesin. Senede bir gelip türbemi ziyaret edesin. Deniliyor ki Külükoğlu üç gün sonra ölür ve oğlu da üç ay sonra Kiğı’nın Elmalı Köyü’ne gider.
Halen Külükân (Pilavtepe) da Külükoğlu’nun akrabaları vardır.Külükoğlu’nun türbesi Karakoçan’dan Çan’a giden yolun kenarındadır.
Golan
Golan Kaplıcaları civarındaki kayalıklarda bir çift geyik yaşarmış.Avcılar bunları vurmak istemişler.Bunlardan birini vurarak kayanın tepesinden suya (Peri Suyu) düşürmüşler.Diğer geyik kayıplara karışmış.Efsaneye göre kayıp geyik her yıl gelerek kayalıkların tepesinden suya doğru sesler çıkarmaktadır.Sudan da cevabi sesler gelmektedir.Bu karşılıklı seslerden sonra suyun bir can aldığına inanılmaktadır.
Yücekonak
Yücekonak ’ta bulunan gölle ilgili olarak anlatılır:
Adamın biri, otlaması için atını gölün kenarına bağlar. Gölden erkek bir atın gelip onun atıyla çiftleştikten sonra tekrar göle girdiğini görür. Bir yıl sonra atın bir tayı olur. Adam güzel olan bu tayı çok sever. Atını ve tayını alarak tekrar aynı yerde bağlar. Yine gölden çıkan at gelir ve bu defa tayı alarak sulara karışır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder