3 Eylül 2013 Salı

49 Muş

MUŞ

Üç Kardeşler Hikayesi

Zamanın birinde bir baba ile üç oğlu varmış. Gel zaman git zaman, baba ölünce oğulları babalarından kalan malları bölüşmüşler. Büyük ile ortanca oğlan, küçük kardeşleri İdris'e otuz koyunun sadece beşini vermişler. İdris bu duruma çok içerlemiş ve ağabeylerinden intikam almaya ant içmiş.

Kendi payına düşen koyunları almış İdris ertesi sabah, sahipsiz bir koyun sürüsü görmüş ve sevinmiş. Koyunları alarak köyüne gitmiş. Kardeşleri koyun sürüsünü görünce, şaşırmış ve "Bu kadar koyunu nereden buldun diye sormuşlar, idris'te; "Koyunlarımı karşı dağa götürdüm, sabah kalktığımda baktım ki bu kadar olmuşlar, siz de götürün, sizinki de çoğalsın" demiş. İki kardeş koyunlarını aldıkları gibi dağa çıkmışlar ve gece sürünün yanında uyumuşlar.

Sabah olunca ne görmüşler: Bütün sürüyü kurtlar yemiş! Bir teki dahi sağ kalmamış. Büyük kinle köye inip Idris'in evini yakmışlar. İdris büyük bir üzüntü içinde evinin yanışını seyretmiş. Ev tümüyle yanıp kül olunca külleri torbalara doldurmuş, karısını da yanına alarak köyü terk etmiş. yollara düşmüş, bir paşanın konağına varmış. Paşanın adamları torbaların içinde ne olduğunu merak edip sormuşlar.

İdris de, "İran Şahı'nın bizim padişaha gönderdiği hazinedir." demiş. Adamlar buna inanmamışlar. "Hazine tek kişi ile yola çıkarılır mı?" diye sormuşlar. İdrisde, "Kimsenin dikkatini çekmesin diye benimle gönderdi" demiş. İdris, adamların niyetlerinin kötü olduğunu anlamış ve gece torbaların içindeki külleri boşaltarak yerine küçük taş parçaları ve madeni eşyalar doldurmuş.

Karısıyla birlikte yatıp uyumuşlar. Gecenin bir vak¬tinde paşanın adamları gizlice ya¬klaşarak getirdikleri bir miktar altını İdris'in başucuna bırakarak çuvalları alıp gitmişler. Bunları gören İdris, he¬men karısını uyandırmış, altınları al¬dığı gibi kaçarak köyüne dönmüş.

Kardeşleri İdris'in bu zenginliğini gö¬rünce şaşırmış ve sormuşlar "Bu ka¬dar altını nereden buldun? Bize de söyle!" İdris de, "Ben yaktığınız evi¬min kömürlerini toplayıp paşa ko¬nağına götürdüm. Orada, kömür alan var mı, diye sordum. Bana altın verip kömürleri aldılar, demiş. Bunu duyan ağabeyleri hemen evlerini yakmış ve çıkan kömürleri çuvallara doldurdu¬kları gibi yola koyulmuşlar.

Paşanın adamları bunları görünce temiz bir dayak atarak şehrin dışına atmışlar. iki kardeş oturup, İdris'ten nasıl bir intikam alacaklarını düşünüp planla¬mışlar. Köye dönünce, İdris'i öldürmeye kıyamamış, ama bir torbaya koyarak dağlarda kuşlara yem olması için bir ağaca asmışlar ve köylerine dön¬müşler.

İdris birinin asıldığı ağacın yanından geçtiğini fark edince, "Ben muhtar olmak İstemiyorum" diye bağırmaya başlamış. Adam şaşırarak yanına gelmiş ve sormuş; "Ne diye bağırıyorsun, seni buraya kim astı?"İdris, "Bana muhtar ol, dediler, ben de kabul etmedim. Beni soyarak bu¬raya astılar.

Akşama kadar kabul et¬mezsem elbiselerimi vermeyecekler demiş. Yabancı, "Ben muhtar olabili¬rim" demiş. İdris de Tabii olabilirsin, sen elbiselerini bana ver ve bu torba¬nın içine gir. Akşam gelip seni alıp muhtar yaparlar" demiş.

Yabancı bu öneriyi kabul ederek elbiselerini çı¬kartıp İdris'e,verdikten sonra çuvalın içine girmiş. İdris, adamın atını ve kır¬bacını alarak köye gitmiş. Kardeşleri, İdris'i bu halde görünce şaşırmışlar, "Nereden buldun bunları?" demişler. "Beni astığınız yere bir ker¬van geldi. Çok zengindiler. Yükleri de çok olduğu için dağıtacak adam arıyorlardı.

Gidin size de versinler" demiş. İki kardeş hemen dağa doğru koşmuşlar. Bu arada, çuvalın içinde¬ki adam kendisini kurtarmış ve bir ağacın altına oturmuş. İki adamın gel¬diğini gören adam eline geçirdiği ka¬lın bir sopayı alarak gizlenmiş. Kardeşler aralarında, "İdris bizi yine kandırdı, burada kervan falan yok, onu öldürelim" demişler. Gizlenen adam da sanmış ki, kendisini öldüre¬cekler. Gizlendiği yerden aniden fır¬layarak iki kardeşi oracıkta öldürmüş. Böylece İdris iki kardeşinden kurtulmuş.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder